Daha önce yurt dışında bulunmuş arkadaşlarınıza “şuraya buraya gideceğim” dediğinizde hemen size ardı arkası kesilmeyen tatil listeleri çıkarırlar. “Ay şunu muhakkak ye, bunu içmeden dönme, bak burayı muhakkak gör.” Örnekler çoğaltılabilir. Biz de bazen kendimizi tutamayıp önerilerde bulunuyoruz. Yalan yok! Ama bu seferki önerilerimiz biraz hayat kurtaracak cinsten. Tamam öldürmez ama önlem olmasında fayda var. Biz yandık, siz yanmayın.
Her ülkenin, her toplumun yazılı ve yazılı olmayan kuralları olduğunu biliyoruz. Birkaç yazılı olmayan, bizim dikkatimizi çeken kuralları listeliyoruz.
1-Macaristan: Dükkânda içki içme!
Budapeşte’de içkiler SPAR marketlerde ve bizdeki tekele benzeyen küçük dükkanlarda satılıyor. Bu dükkanlardan birinden içki alıp, parasını ödedik. İlk defa aldığımız ve tadını bilmediğimiz bir içkiydi. Arkadaşımız, içkiyi dükkanın içinde açtı ve koklamak istedi. Kokusu, tadı güzelse bir tane daha alacaktı çıkmadan. Parasını vermesine rağmen dükkan sahibinin korkunç haykırışıyla anladık ki Budapeşte’de tekelde –parasını verip satın aldığınız hâlde – içkiyi açıp koklamak ya da tadına bakmak yasak. Siz siz olun, yapmayın!
2-Yunanistan: Korkma, için o masaya suyu.
Atina, Selanik, Drama ve Kavala’yı gezdim. Kafeye de restorana da tavernaya da gitseniz, sadece bir kahve de söyleseniz masaya her şeyden önce su geliyor. Bardak ya da şişede. Türk halkı olarak biz masaya gelen sudan korkarız. O su açıldığı an adisyona hiç yoktan en az 3 TL yazılacak zannederiz. Yunanistan’da da bu tedirginliği yaşayarak ilk seferinde suyu geri gönderdik. Ama korkmayın, gönül rahatlığıyla için o suyu. Burada mekâna gelen konuğa hoş geldin amacıyla önce bir bardak su getiriliyor. Üstelik adisyona yansımadan!
3-Almanya: Aradan kaynak yapma!
Almanlar kuralcılığıyla ünlü derler ya. Yalanları yok. Kuralcılar. Aslında normal olması gereken kurallar, bizim gibi kural tanımaz cengaver Türkler için biraz karmaşık. Mesela biz havaalanında indiğimizde Berlincard satan büfeye gittik. Büfede kartımızı aldık, yaklaşık birkaç dakika her şey çok güzel, satıcı kız oldukça güzel yüzlüydü. TXL’e binecektik. Ama TXL’in yerini sormayı unuttuk. Üzerinden 1 dk geçmeden geri döndüğümüzde satıcı kız başka birinin işlemini yapıyordu. Aradan sorduğumuz tek şey “Pardon, TXL ne taraftaydı?” oldu. Bize 1 dakika içinde gayet kibar davranan kız, “bir başkasıyla ilgileniyorum, sıranızı bekleyin” diyerek çirkinleşti. Klasik Türk mantığıyla “yahu ağzın mı aşınır sadece yerini göstereceksin, tekrar mı sıraya gireceğim?” diyeceksiniz. Dedik de, ama işte kural kuraldır. Bir kere sıranı kaybettin mi, bir kelime için bile başkasının hakkını gasp ettirmezler adama! Ne kadar da bizde olmayan bir şey değil mi?
4-İsveç: Pos makinesi kullanma kılavuzu!
Stockholm’deki ilk günümüzde bir sport bar’da bir şeyler yedik. Hesabı kredi kartıyla ödeyecekti. Toplam tutar 40.00 SEK. Servis elemanı post makinesine 40.00 SEK yazdıktan sonra bize uzattı. Normalde nedir, şifreni gir demektir. **** şifreyi girdik. Olmadı. Kız tekrar aynı işlemi yaptı. Tekrar şifreyi girdik. Kız yılmadı, sonra rakamı bizim yazmamızı istedi. Mevzuya uyandık geç de olsa. Kız 40.00 SEK yazdı, biz 40.00 SEK yazdık. Sofra şifreyi girdik. Kendi içimizde konuyu çözmeye çalıştık. Neden böyle bir sistem var ki? Düşündük; adamların gelişmişlik düzeyi ve insana önem vermeleri öyle güzel ki mekân bar, alkollü olursun ne ödediğini bilmezsin. Kendin de yaz gör ki sonra sarhoşluğumdan faydalandı demesinler. Ertesi gün öğrendik ki bahşiş bırak demenin dijital hâliymiş. Aklınızda olsun. İster orada yazan rakamı yazabilir isterseniz de gönlünüzden kopanı ekleyebilirsiniz. 45.00 SEK filan gibi…
5-İngiltere: Soldan akan trafiğe dikkat!
İngiltere’nin trafiği, aksa soldan aksa… Trafiğin tersten akışına alışkın değiliz. Evet biliyoruz, İngiltere’de trafik soldan akar ama bilmek kavramaya yetmiyor. Bu kuralı bir anlık unutmak hayatınızı zorlaştırabilir. Araçlar tahmin ettiğiniz yönden gelmediği için köyden indim şehre filmlindeki gibi korka korka karşıdan karşıya geçebilirsiniz. Zaten turist olduğunuz anında belli! Bu arada, özellikle Londra’nın şoförleri çok çılgın. Geçit meçit dinlemiyor yardırıyorlar.
6-Litvanya: Yaya geçidinden başka geçit yok!
Yurt dışına çıkan eşimiz dostumuzdan hep duyarız. Azizim, orada yola adımını attın mı trafik duyuyor. Burada yaya geçidinde adam eziyorlar. Evet, genelde yola adımınızı attığınız anda trafik sizin için durur. Özellikle Yunanistan’da yaya geçidi bulmak zorunda değilsiniz. İskandinav ülkelerinde yaya geçidi kuralı önemli. Başka yerden geçmeyin. Ama eğer Litvanya’da eş kaza yaya geçidi haricinde bir yerden geçmeye kalkarsanız aleni küfür yersiniz. Geçmeyin!
7-Norveç: Sokakta ballı puro içme!
Norveç şartları, gelişmişlik düzeyi açısından efsane bir ülke. Sokakta alkol almak yasak. Yolda sarhoş bir halk görmek istemiyorlar kanımca. Alkolü geçtim, bizim gariban ballı puromuz bile orada yanlış anlaşılabiliyor. Deniz kenarında ballı puro içtiğinizi gören masum Norveç halkı, esrar içtiğinizi, kafanızın çok güzel olduğunu düşünebilir. Ballı puro o ulan, azıcık dünyayı tanıyın!
8-Azerbaycan: Taksimetre açtırmadan taksiye binme!
Azerbaycan’da havaalanından merkeze taksiyle gelmek istiyorsanız aman dikkat. Taksiciler ben diyeyim atmaca, siz deyin akbaba. Zaten sizin elinizde valizi gördükleri an yanınızda bitiyorlar. London Taxi denilen tipteki –İngiliz filmlerinde gördüğümüz o siyah eski tip otomobiller – taksilerden başkasına binmeyin. Muhakkak taksimetre açtırın. Sıkı pazarlık yapın diyeceğim ama onlar kafalarındaki para neyse sonunda muhakkak onu alıyorlar. O yüzden taksimetre şart!
Bonus: Ne yaparsanız yapın, tatil planınızı yapmadan önce o ülkenin milli bayram gününe, tatil gününe denk gelmeyin. Tüm dükkânlar kapalı ve gerçek halk tatile gitmişken hayal ettiğiniz şeyleri yapmakta zorlanabilirsiniz.
Bir yanıt yazın