Ne yalan söyleyeyim, Bakü’ye gitmeden önce bu kadar beğeneceğimi düşünmemiştim. Yani evet herkesten duyduğum kadarıyla Bakü modern ve temiz bir şehirdi. Ama gözümle görmeden bu kadar etkileneceğimi bilmezdim. Bakü, temiz ve modern olmasının yanı sıra edebi bir şehir. Sanata önem veren bir şehir.
Bakü, vizesiz gezebileceğiniz ülkelerden. Vizesiz derken, aslında kapıda bir vize uygulaması var. Ülkeye girişte 10 dolar ve bir fotoğraf verdiğiniz zaman kapıda vizenizi 10 dakika içerisinde alıyorsunuz. Vizeyi 6 aylık veriyorlar. 6 ay içinde 90 gün Azerbaycan’da kalabilirsiniz. Yeşil pasaporta vize yok.
Bakü’ye uçak biletleri pahalı denebilecek fiyatlarda. Gidiş geliş 600 TL gibi bir para ödeyebilirsiniz. Hatta gittiğiniz zamana göre 1000 TL’yi de bulabilir. Kafkaslık, kardeşlik filan ama biletler el yakıyor. İstanbul’dan Türk Hava Yolları ve AzerAirway ile direkt uçuşlarla gidilebiliyor.
Bakü Haydar Aliyev Havaalanına indiğinizde şehir merkezine gitmek için metro ya da taksi kullanabilirsiniz. Metro yanlış hatırlamıyorsam gece 11’den sonra yok. Taksiye binecekseniz muhakkak pazarlık yapın. Zaten elinizde valizinizi gören ve sizin yabancı olduğunuzu anlayan taksiciler etrafınızı kuşatacak. Parada anlaşmadan binmeyin, gerçi taksici sonunda kendi istediği parayı bir şekilde alacaktır ama siz yılmayın.
Azerbaycan’ın resmi parası manat. Buradan belli miktarda manat yaptırıp kalanını dolar olarak yanınıza götürebilirsiniz. Tüm paranızı manat yapacak kadar eşdeğer para bulursanız ne ala. Ama oraya Euro ya da TL götürmeyin. Dolar geçiyor. Doları bankalarda ya da dövizcilerde bozdurabilirsiniz.
Bakü, her ne kadar Hazar Denizi kıyısında olsa da karasal iklime sahip. Biz Temmuz ayında gittik. Temmuz’da sıcaklığı epey hissedebiliyorsunuz.
İçeri şeher ya da köhne şeher dedikleri eski şehir, kentin tam merkezinde. Havaalanından buraya pazarlık gücünüze bağlı olarak 20 – 30 manata geliyorsunuz. Saatini yakalarsanız metro da var. İçeri şeher, surlarla kaplı. Girişinde bir kale var. Şehrin genel Rus mimarisinden uzak, Fars mimarisi ağırlıklı. İçeri şeher içinde Kichik Gala Otel’de (küçük kale otel) kalabilirsiniz. Burası şehrin yapısına uygun taş bir bina ve kale manzaralı.
Eski şehir içinde 10 manata Şirvan Şahlar Sarayı’nı gezerek kendinizi Prince of Percia oyununda hissedebilirsiniz.
Eski şehir, taş duvarlar ve taş yollarla kaplı. İçinde kafeler ve restoranlar var. Daha yöresel yemekler bulabilirsiniz. Hediyelik eşyacılar ve antikacılar da mevcut.
Şirvan Şahlar Sarayı’ndan aşağı doğru inip eski şehrin sonuna geldiğinizde Kız Kalesi ile karşılaşacaksınız. Kız Kalesi’ne doğru gittiğiniz yoldaki antikacılardan bakır eşyalar alabilirsiniz. Ama uyaralım, büyük bakır eşyaları havaalanından çıkarmak yasak. Özellikle semaver konusunda hassaslar. Havaalanı kapısında arama yapan K9’lu polislerin ilk sorduğu şey “bakır eşya var mı?” oluyor. Nedenini anlamadık ama vardır bir hikmeti.
Çay, Azerbaycan’da başlı başına bir kültür. En az bizim kadar seviliyor. Ama şöyle bir bardak çay içeyim de kalkayım gibi bir şey söz konusu değil. Çay ayrı bir seremoni. Küçük ya da büyük semaverde gelen çay, yanında muhakkak bir aperatifle geliyor. Çoktan seçmeli menüleri var. Çay+baklava, çay+kuruyemiş, çay+lokum, çay+bal/reçel varyasyonları var. İsterseniz de hepsini kapsayan full paket seçebilirsiniz. Ama bir bardak içim kalkayım yok. Çok mücadele ettim dümdüz bir bardak çay için ama olmadı. Anlaşamadık.
Bakü’nün eski şehri bitti. Kız Kalesi’ni arkanıza verin. Önce sağa doğru devam edelim. İçeri Şeher’deki Farsi mimari yerini Rus mimarisine bırakıyor. Bakü’de yapıların çoğu eski hâlini korumuş. Şehire genel olarak taş ve sarı renk hâkim. Kız Kalesi’nin sağ tarafı Bakü’ünün lüks mağazalarıyla dolu. Sokaklar geniş, temiz. Bir Kafkas ülkesi olmasına rağmen Rus kültürünün de etkisiyle Avrupa ülkesi kıvamında. Hazar Denizi’ni boydan boya geçen bu caddenin ismi Neftçiler Prospekti. Kordon boyunca kafeler ve müzeler mevcut. Halı müzesi olan Xalça Muzeyi, deniz kıyısında.
Nefçiler’in Hazar kıyısına doğru devam ettiğinizde kordon boyunca uzun bir yürüyüş yapabilirsiniz. Kordon boyu küçük küçük heykellerle dolu. Bu arada Bakü, genel olarak heykeller şehri diyebiliriz. İstanbul’dan çok daha fazla “korunan” tarihi mirasa sahip.
Eski şehrin giriş kapısı tarafından çıkıp sola döndüğünüzde karşınıza Azerbaycan Tarih Müzesi karşınıza çıkacak. Ünlü filozofların heykelleri sıra dizilmiş. Buranın arkasında Nizami Caddesi yer alıyor. Buralar kafeler ve alışveriş için dükkânlarla dolu. Bu caddeyi de geçtikten sonra bir alt geçitten Bakü Bulvarı’na yani tekrar Hazar Denizi’nin kıyısı olan kordon bölümüne çıkabilirsiniz. Kordon oldukça geniş bir yürüyüş alanına sahip. Tabii yine heykeller, heykeller…
Akşam olduğunda Bakü’nün yüzü ışıl ışıl oluyor. Bakü geceleri oldukça ışıklı ve renkli bir şehir. Meşhur ateş kulelerin ışıkları yanmaya başlıyor ve kordondan izlenebiliyor.
Göremeyip merak ettiğim yerlerden biri de Ateşgah diye geçen bir tapınak. Vaktiniz olursa siz gidin. Bana bakmayın.
Bakü, genel olarak şort giyilmeyen bir memleket. Birkaç farklı blog yazısında da dikkatimi geçti. Gidince özellikle inceledik. Erkekler 35 derece sıcakta bile şort giymiyor. Şort giyen bir erkek varsa o da yüzde 99 turist. Farklı yazılarda okuduğum kadarıyla şort giyen erkekler yadırganıyormuş. Kızları da bir o kadar modern. Başörtülü kimseyi görmedim. Genel olarak gayet etek, elbise giyiliyor ve kimse dönüp kafasını bakmıyor. Türkiye’de çok alıştığımız bir şey değil tabii.
Ayıptır söylemesi o kadar Avrupa ülkesi gezip de zar zor İngilizce derdimizi anlatmak meğer bizi ne kadar yoruyormuş. Farklı bir memlekette kendi dilimi konuşma özgürlüğü güzelmiş ne yalan söyleyeyim. Milliyetçiliğimden değil, üşendiğimden diyorum.
Gelelim Azerice’ye. Nasıl desem öyle tatlış ki. Bazı kelimeler bizde başka anlama gelse de gerçekten eğlenceli bir dil. Kısa sürede temel kelimeleri öğrenebiliyorsunuz. Mesela; uçağa hava gemisi ya da tayyare deniliyor. E, tayyare bizde de var. Hava gemisi de gayet normal bir benzetme. Aparmak, piyade aparmak, tezlikle yapmak, aktarmak, zeng eylemek gibi kelimeler bizim dilimizde de “öz Türkçe” dediğimiz kelimeler aslında. Yalnız küçük bir uyarı: Azerice çok çabuk dile dolanıyor ve bir anda kendinizi “men evvel piyade aparır, özün gelirsen.” diye konuşurken bulabilirsiniz. Yine de siz Azerice karşısında “ay ne tatliş ya biraz daha konuşsana” gibi fazla sevgi gösterimlerinden uzak durun. Size sempatik gelse de dil konusunda hassas birine denk gelmeniz yanlış anlaşılmanıza neden olabilir. Bu arada halkın büyük kısmı Rusça konuşuyor. Rusça, Azerbaycan’da önemli.
Şimdi geldik genel yazılarımızın içinde olmazsa olmaz bölüme: Bira! Bakü’nün kendine özel birası Xırdalan. Adını, Bakü içinde yer alan Xırdalan bölgesinden alıyor. Tadı güzel. Fiyatı da 2 buçuk manat civarı. Yani 3 TL civarı. Marketlerde bunun 1 buçuk litreliği de var. O da güzel. Sıcak Bakü gününde soğuk soğuk güzel gidiyor. Ucuz olması da en tatlısı.
Azeri baklavası, bizim baklavalarımızın biraz daha kalın hamurlusu gibi. Ama lezzetli. Ev baklavalarımıza benziyor. Gelmişken deneyin. Azeri pilavında kuru kayısı gibi meyveler var. Tatlı – tuzlu seviyorsanız onu da deneyin.
Bakü için birkaç kelime lazım gelirse “temiz, geniş, modern, Rus” anahtar kelimelerini kullanabilirim.
Bakü’ye gidin, Bakü güzel. Bakü yahşi.
Bir yanıt yazın