Ermenistan: Her şehrin turistlerin gözünde bazı simgeleri vardır. Siluetlerini de oluşturan… Paris pek çok kişi için Eiffel, Louvre, Notre Dame ve Sacre Coeur katedralleri demektir mesela. Ya da Roma denilince akla ilk gelenler Colosseum, Aşıklar Çeşmesi ve Panteon olur. Peki ya Yerevan?
Ermenistan’ın başkenti Yerevan, Türkiye’dekiler için adı hep ölümle anılan, daha doğrusu ölümün anıldığı, soykırımın anıldığı bir yer. Özellikle de 24 Nisan’larda… Bu nedenle Yerevan denildiğinde ilk akla gelen de Tsitsernakaberd denilen Türkçe “Kırlangıç Hisarı” anlamına gelen Soykırım Anıtı oluyor. Yerevan sadece bundan mı ibaret? Acı dolu tarihi elbette bir parçası elbette tamamı değil. Bunu anlamanın en doğru yolu, Ermenistan’ın başkentini tanımaktan yani ziyaret etmekten geçiyor.
Bazı bloglarda, forumlarda en sık sorulan sorulardan biri şu: Ermenistan’a girişte Ermeni Soykırımı’nı kabul ettiğinize dair belge mi imzalatıyorlar? E tabii. Olmazsa olmaz bu! Bu soruyu soranlar Yunanistan’a hiç gitmemiş mi? Yunan sınırından geçerken Küçük Asya Felaketi ve Pontos Soykırımı’nı tanımamışlar mı?! Ya da İstanbul’un aslında Konstantinopolis olduğuna dair belgeye imza atmamışlar mı?! Yani kısacası böyle bir şey elbette yok. Yurdumuzun, küçük, tatlı, sevimli efsanelerinden biri daha sadece…
Ve tabii Ermeni Soykırımı konusu… “Soykırım yapsak soyunuz kalmazdı” gibi aklın, mantığın, sosyal bilimlerin sınırlarını zorlayan muhteşem tezleriniz yoksa bu konuda bir problem yok. Zaten söz dönüp dolaşıp oraya gelmiyor pek. Siz bakmayın internette yer alan, “Daha merhaba merhaba faslının yeni geçilmesinden sonra “siz bizi böyle kestiniz ,şöyle soykırım yaptınız” diyen insanlara sahip ülke.” diyenlere. Çünkü insanoğlu bu, yaşamında ölümü değil hayatı konuşuyor.
Yerevanlılar -şehirleri dünyanın en turistik merkezlerinden biri olmasa da- iyi biliyorlar ki gelen kişi turist. Yani misafir. Buram buram nefret dolu birinin ülkelerine gelmeyeceklerinden eminler. Bu nedenle kimsenin yanınıza gelip “Aaaa senin deden katil miydi?”, “Soykırım hakkında ne düşünüyorsun?” diye sormasını beklemeyin. Ya da bekleyin. Ama zor biraz. Tarihsel farklılıkları olsa da, İsrail’e giden Almanlara da “Sizin aileniz de Nazi’ydi değil mi?” diye sorulmuyor pek.
Tüm buna rağmen “(Ermenistan’da) Türk olduğunuz için herhangi bir hakaret ya da kötü muameleye rastlamazsınız. Sadece bu Ermeni soykırım muhabbetinden uzak durun. Çünkü hemen değişebiliyorlar.” diyenler hala var internetteki yorumlarda… E canım benim, bir kere sen olayı “muhabbet” olarak gördüğün için başta 1-0 kaybediyorsun. Kusura bakma. Beğen beğenme, inan inanma, bil bilme, Ermeni Soykırımı bu ülkede bir yara. Ve ne yapmıyoruz? İnsanların acılarını küçük görmüyoruz, alay etmiyoruz. Süper ego denilen vicdan azıcık gelişmişse yok yani problem.
Tarih herkesin omuzlarında ağır bir yükken bu ne zamandır halkın seyahat engeli oldu çıktı karşımıza? Yurdum insanı “Yunan mezalimi” ile başlayıp “denize dökülen Yunan” imgesi ile büyüyen bir efrad olarak rakı-balık sofralarında “Yasu”, “Yamas” diye kadeh kaldırıyorsa, yaz tatillerini başta Selanik ve Atina olmak üzere Yunan şehirlerinde geçirip, mavi-beyaz dekorlar ve güzel sofralar eşliğinde tıka basa deniz ürünlerini bugün daha da değerli olan Euro’cuklarını bozdurup bozdurup yemek için sıraya giriyorsa Ermenistan’a da pekala gidilebilir. Değil mi yani? Neden olmasın?
Bir tartışma daha var yüzleşilmesi gereken: Ağrı/Ararat. İnternetteki yorumlardan biri şöyle: “Kedinin ciğere baktığı gibi öteden bakıp duruyorlar Ağrı Dağı’na. O anda içim bir garip oluyor, halime şükrediyorum.” Tamam, bu dağ Türkiye sınırı içerisinde. Evet, tarihi ve kültürel olarak Türkiye için de değerli, önemli. Ama bu neden Ermenistan için kıymetini azaltsın? Velev ki, siz de köklerinizin Hay’dan, yani gemisi bu dağa oturduğu tahmin edilen Nuh Peygamber’in torunundan geldiğine inananlardan olsanız bu “coğrafi yükselti”nin manevi anlamı olmaz mıydı?
Hadi tarihi bir kenara bırakıp bugüne dönmeye kalksak, kim bahar sabahları penceresini açtığında karşısında şehrin koruyucusu gibi duran, doğudan yükselen sabah ışıklarının şehrin batısında aydınlattığı görkemli Ararat’ın varlığının Ermenileri etkilememesini, Yerevan’ın simgesi haline getirmemesini bekleyebilir ki?
Kısacası eğer aklınızdaki bu minik “sınırları” aşabildiyseniz, Türkiye ile Ermenistan’ın diplomatik ilişkisinin olmaması pek önemli değil. Sizi çok keyifli bir Ermenistan ziyareti için öneriler bekliyor demektir. Bu da yazının ikinci bölümünde…
Bir yanıt yazın