MOSTAR KÖPRÜSÜ NEREDEDİR?
Mostar özgürlük Heykeli yıkılmış, Eyfel Kulesi vurulmuş, Tac Mahal’den dumanlar yükseliyor… Hollywood’un klişe felaket sahnelerinde daima dünyanın en çok bilinen bu yapıları kullanır. Zira onlar medeniyetimizin yerküreye bıraktığı birer mühür gibi. Sanırım, yıllar geçip çağlar değişse hep orada olacaklarını bilmek de güven veriyor.
Balkan coğrafyasının orta yerinde bir nehir üzerine kurulu Mostar Köprüsü benzer bir anlam taşıyordu, vuruldu. Osmanlı’nın Balkanlar’da bıraktığı belki de en güzel iz, Boşnak-Hırvat Savaşı sırasında tank atışıyla yıkıldı. 1993’e dek dört asırı aşkın zamana direnen taşları nehir sularına döküldü.
Neyse ki savaş bitti, barış sağlandı. Müslüman ve Hristiyan mahallelerini bağlayan köprü Türkiye’nin desteğiyle aslına uygun olarak onarıldı. 2004’te yeniden hizmete açıldığında eskisinden çok daha büyük bir şöhrete sahip oldu. Bir yıl sonra UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınan köprü bugün dünyanın dört bir yanından ziyaretçiyi ağırlıyor.
MOSTAR GEZİLECEK YERLER
Belgrad’dan başlayıp Saraybosna ile devam ettiğim Balkın gezimin üçüncü durağı Mostar’dı. Saraybosna’dan Mostar’a dağlar arasından kıvrılarak dolanan yol otobüsle yaklaşık üç saat sürdü. Kuşkusuz orman örtüsüyle kaplı dağlar, eteklerine sıralanan göl ve akarsuların manzarası ile yolun kendisi de gezinin keyifli bir parçasıydı.
Mostar otobüs terminali, eski şehre yürüyerek yaklaşık 15 dakikalık mesafede. Sırt çantasıyla seyahat etmenin kolaylığı ben de öyle yaptım yürüdüm. Kaldığım yer Mostar Köprüsü’ne yaklaşık 200 metre mesafedeydi. Önce çarşıyı dolaşıp Guesthouse Centro‘ya geçtim. Öyle adı olduğuna falan bakmayın, zira bir tabelası yok. Burada yaşayan aile evinde üst katındaki odaları kiraya veriyor. E zaten konuk evi de biraz o demek… Geceliği 14 dolara kiraladığım oda ve banyo gayet temiz rahattı. Ev sahibesi de son derece ilgiliydi.
Mostar’da 24 saatten az kalacağım için üst baş değiştirip dışarı çıktım. Köprü ve şehrin diğer tarihi yapıları yaklaşık 1 kilometrekarelik alanı kaplıyor. Yani Japon turist misali ‘gezelim-görelim’ faslı en fazla yarım gün sürüyor. Elbette bir şehre ayrılacak vakit bununla mı ölçülür, hayır. Gel gör ki, tam zamanlı çalışanın seyahati zamanla yarışmakla geçiyor.
MOSTAR KÖPRÜSÜ TARİHİ
Mostar’da köprü dışında da gezebileceğiniz, birçoğu yine Osmanlı döneminden kalma, tarihi yapı var. Bunlardan biri Karagöz Mehmet Paşa Camii, ki köprüyü fotoğraflayabileceğiniz en güzel noktalardan biri de yine bu caminin nehre bakan balkonu. Caminin içine girmek de, fotoğraf çekebileceğiniz balkona geçmek de ücretli.
Tarihi Türk Hamamı, klasik Osmanlı sivil mimarisinin Balkanlarda ayakta kalan bir örneği olarak Biscevica Evi, geçmişte baruthane olarak kullanılan Tara Kulesi, Saat Kulesi, Katolik Katedrali… Dediğim gibi Mostar küçük bir şehir ve bu saydıklarıma eklenebilecek bir o kadar tarihi yapının tümünü bir, bilemediniz iki günde gezip görmek mümkün.
Mostar Köprüsü’nün iki yakasında sıralanan dükkanlarda özellikle Osmanlı işi bakır objeler, kilimler rağbet görüyor. Açıkçası geleneksel sanatlar konusunda aradaki farkları görecek kadar bilgi ve ilgi sahibi değilim. Haliyle bana İstanbul ya da Bursa’da bulabileceklerinizden farklı görünmedi. Yine de, “Anı olarak kalsın” diye alabileceğiniz eşya fazlasıyla var. En azından Çin’den olmayan bir şeyler bulmak güzel.
Akşamlarınızı nasıl geçireceğinize gelince… Neretva Nehri’nin iki yakasında sıralanan kafe ve lokantalar geceleri ışıklandırılan Mostar Köprü’ne bakıyor. Turistik işletmelere alerjim olduğundan ben tercih etmedim. Haliyle bir fiyat veremeyeceğim yalnız, gerek alkol gerekse yemek fiyatlarının İstanbul ortalamasının altında olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Rabobolja Deresi
Ben çarşı içinde adını hatırlamadığım bir lokantada Pljeskavica denen ve büyüklüğüyle hamburgerlere yaraşır geleneksel köftelerinden yedim. Yanında tandır ekmeği ve salata ile son derece doyurucu ve lezzeti de gayet iyiydi. Yanında ayranıyla yaklaşık 20 lira gibi bir para ödedim. Daha önceki yazılarda dile getirdiğim üzere genelde Balkanlarda bulabileceğiniz yemekler aynı; özelde Boşnak yemekleri geleneksel Osmanlı mutfağının bir parçası. Yani tanıdık lezzetler…
Mostar’daki tek günümü Black Dog Pub‘da noktaladım. Mostar’ın ara sokaklarından geçip Neretva’ya dökülen Rabobolja Deresi üzerinde küçük bir taş köprü var. Eğri Köprü diye… Black Dog, işte o tarihi köprü ve dereye bakan yamaç üzerinde, taş bir yapıda yer alıyor. Genellikle Rock grupları çıkıyor. Balkonu özellikle yaz aylarında oldukça keyifli oluyor. Yerel biraları tatmak, müzik dinlemek için gördüğüm en iyi mekandı.
Mostar da böylece geride kaldı. Sonraki durağım ise Kotor oldu. Onu da yakında paylaşacağım…
Bir yanıt yazın