Stockholm:
Bir Ocak günü başlamıştı Stockholm’e tutkum. Şimdi size bu tutkunun nasıl oluştuğunu bir bir anlatayım.
Kasım ayına Pegasus‘tan gidiş geliş yaklaşık 250 TL’ye alınan biletlerle İskandinav Üçlemesi’nin ilk ayağı 29 Ocak’ta Stockholm’de başladı. Tabii Kemal’i de gaza getirerek yolculuğumuza eşlik etmesini sağlamamızı da belirteyim.
STOCKHOLM GEZİLECEK YERLER
Budapeşte’de soğuğu yedikten sonra aklımızı başımıza devşirip en kalın çorapları, eldivenleri, bereleri sırt çantamıza tıkıştırıp, dünyanın en güzel insanlarının olduğu İskandinav ülkelerinden İsveç’in başkenti Stockholm’e doğru rotamızı belirledik.
Yaklaşık 2 saat 45 dakika süren uçak yolculuğu sonrasında Stockholm Arlanda Havaalanı’na iniş yaptığımızda rüya gibi bir şehirde 4 gün geçireceğimizi tahmin edemiyorduk. Ama Avrupa’nın en pahalı şehirlerinden üçüne de birer ay arayla bilet aldığımızı çok iyi biliyorduk. Tam bir şuursuzluk…
Bugüne kadar gittiğim hiçbir ülkede polisin soru sormaması, İsveç’te de sormayacağı yanılgısını yarattı. Ama sordu! “Neden vizeni Yunanistan’dan aldın?” hiç beklemediğim bu soru karşısında “ehe şey, kem küm” diye kalınca sanırım göçmen zannedildim. Aklınızda olsun, polisine göre değişir ama Yunanistan’a hangi gün gittiğimi, Stockholm’de nerede, hangi hostelde kalacağımı, ne zaman döneceğimi tek tek sordu. Ama bütün bunlar benim Yunanistan’a olan koşulsuz bağlılığımı sekteye uğratamaz!
Stockholm’de bahar gibi kış
Sonradan bunu söylemeyi unutursam diye şimdiden söylüyorum: Teşekkürler Mikail.
Ulaşım için 72 saat kullanabileceğimiz karta kişi başı yaklaşık 80 TL verdik. Evet, Stockholm pahalı! Ama sakın Budapeşte’deki gibi aldanıp da “nasılsa bilete bakmazlar, almasak da olur” demeyin, tek tek her seferinde bakılıyor.
Havaalanından Stockholm’ün merkezine gidebilmek için iki yönteminiz var. Biri Arlanda Expres ile trenle daha kısa sürede ama daha çok para vererek gitmek, ikincisi de 68 numaralı otobüsle metro aktarmalı daha ucuza gitmek. Arlanda Expres tek başına 30 TL civarı. Ekstra biletleri saymıyorum.
Otobüse bindiğinizde herkesin sarı, filinta gibi İsveçli olacağını sanmak büyük yanılgı. Kemal’in dediğine göre Avrupa’nın en çok göç alan şehri. Evet gerçekten de öyle. Pakistan, Hindistan, Tayland, Kore, Afrika… Aralara da serpiştirilmiş İsveçli’ler. Tabii dünyanın vazgeçilmezi olan Türkler! Oraya kadar nasıl gidip yerleşmişiz demeyin, yerleşmişiz hem de o biçim.
STOCKHOLM OTELLERİ
Aktarmalar, trenler, otobüsler derken Central Station’a varıyoruz. Buradan Avrupa’nın diğer ülkelerine trenle gidebilirsiniz. Akşam karanlığında bulmaya zorlansak da Gamla Stan’daki hostelimiz Castle Inn House‘a doğru yola çıktık. Gündüz gözüyle aslında ne kadar merkezi bir yerde olduğunu sonradan anladık. Gece gidince insanın yön duygusu da şaşıyor. Stockholm tatili tercih ederseniz Castle Inn House oldukça temiz ve Stockholm’e göre uygun fiyatlı sayılabilir.
Kanallar şehri
Kanallar şehri Stockholm, küçük küçük bir sürü adacıktan oluşuyor. Her adacık birbirine köprülerle bağlı. Bazen çok uzak gibi gelen yer, bir köprü kadar uzağınızda. Stockholm’de ilk günü karnımızı doyuracak bir yer aramakla geçiriyoruz. Saat akşam 5 civarı ama gece 10 gibi karanlık. Kuzey’in güneş batmayan hâlini gördükten sonra güneşin bir çırpıda battığı hâlini de görmek güzel.
Gamla Stan
Gamla Stan bölgesi, Stockholm’ün old town’ı. Katedraller, müzeler, taş sokaklarla dolu bir ortaçağ bölgesi. Burada yemek yemek şehrin diğer yerlerine göre normal olarak daha pahalı. Açlıktan birbirimizi yemeden önce bulabileceğimiz ilk yere çökmek zorundaydık. Şansımıza yerel halktan insanların geldiği bir spor bar bulduk. Burada bir hamburger tabağı ve iki İsveç birasının bedeli yaklaşık 100 TL. Biralar güzel, yemekler de doyurucu olduğu için bir parça içimiz rahat. Ama tekrar soranlara gelsin. “İsveç pahalı mı? Hem de o biçim pahalı!!!
STOCKHOLM NE YENİR
Gamla Stan’ın ara sokaklarını gezerken bir katedralin bahçesinde toplanan siyah keşiş kıyafetli adamlar dikkatimizi çekiyor. İşte Stockholm şimdi kıvama gelmeye başladı. Ortaçağ uyanıyor! Bir cadı yakmaya hazırlanırlar gibi… Kilise ayine gelenleri içeri aldıktan sonra kapılarını kapayarak girilmez levhasını yüzümüze çarpıyor. Kıyıdan köşeden girmeye çalışsak, zıplayıp camdan bakmaya uğraşsak da nafile. Giriş yok! “Kim bilir nasıl bir kumpanyayı kaçırdık” diye üzülmekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.
İlk gün biraz keşifle geçerken kendimizi Norbro Köprüsü’nden geçip Kulturhuset tarafında buluyoruz. Buralarda da dükkanların çoğu 6 -7 gibi kapanıyor. Kulturhuset, Stockholm’ün Beşiktaş meydanı gibi. Merkezi. Kendi çapında bir anıtı da var. İnsanlar burada toplanıyor. Asıl eğlencenin bu meydanın arka tarafında kalan Stureplan bölgesinde olduğunu sonraki günler fark ediyoruz.
İlk gece kısa bir keşifle sona eriyor..
Yazının devamı için tıkla: Hani dönmesek diyoruz.
Bir yanıt yazın